ABD vs İran: 70 Yıllık Savaşın Perde Arkası
4 mins read

ABD vs İran: 70 Yıllık Savaşın Perde Arkası

Bugün sizlere dünyanın en karmaşık ve tartışmalı ilişkilerinden biri olan ABD ve İran arasındaki tarihi çatışmanın hikayesini anlatacağız.

ABD ve İran, dünyanın en gergin ilişkilerinden birine sahip. ABD, 320 milyondan fazla nüfusuyla dünyanın en güçlü süper gücüyken, İran da 80 milyonluk nüfusuyla Orta Doğu’nun en önemli aktörlerinden biri. Ancak bu iki ülke, son 41 yıldır diplomatik ilişkilerini tamamen kesmiş durumda ve birkaç kez savaşın eşiğine gelmişlerdi.

2020’nin başlarında, iki taraf arasında savaş neredeyse kaçınılmaz görünüyordu. ABD, bir drone saldırısıyla İran’ın önemli bir generalini öldürdü. İran ise Irak’taki Amerikan askeri üslerine roket saldırıları düzenleyerek misilleme yaptı. Eğer bu çatışma büyüseydi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük savaşlardan biri yaşanabilirdi.

Peki, bu iki ülke nasıl bu kadar düşman hale geldi? Hikaye, aslında İkinci Dünya Savaşı öncesine dayanıyor.

yüzyılın başlarında, İran’ın çöllerinde İngilizler tarafından petrol keşfedildi. Zamanla, İran’ın dünyanın dördüncü büyük petrol rezervlerine sahip olduğu anlaşıldı. Ancak İngilizler, bu kaynakları sömürmek için İran ile eşitsiz bir anlaşma yaptı. Kurulan Anglo-İran Petrol Şirketi’nde İran, kendi petrolünden sadece %16 pay alırken, İngiltere %84’ünü cebine indiriyordu.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, İran’ın Nazi Almanyası’na yakınlaşmasından endişelenen İngiltere ve Sovyetler Birliği, İran’ı işgal etti. Ülkenin şahı devrildi ve yerine genç oğlu Muhammed Rıza Pehlevi getirildi. Savaş sonrasında İran, bu işgalden kurtuldu ancak petrolünün kontrolü hâlâ İngilizlerin elindeydi.

1951’de, İran’ın demokratik yollarla seçilmiş başbakanı Muhammed Musaddık, petrol şirketini millileştirdi. Ancak İngiltere ve ABD, bu hamleyi kabul etmedi. 1953’te CIA ve MI6, Musaddık’ı devirmek için bir darbe organize etti. Şah, mutlak güçle ülkeyi yönetmeye başladı ve Batı yanlısı politikalar izledi. Ancak bu durum, halkta büyük bir hoşnutsuzluğa yol açtı.

1979’a gelindiğinde, İran’da devrim patlak verdi. Şah ülkeden kaçtı ve yerine Ayetullah Humeyni liderliğinde İslam Cumhuriyeti kuruldu. Yeni rejim, ABD ve İsrail’e karşı sert bir tutum aldı. Aynı yıl, Tahran’daki ABD Büyükelçiliği işgal edildi ve 52 Amerikalı rehin alındı. Bu kriz, 444 gün sürdü ve iki ülke arasındaki ilişkiler tamamen koptu.

1980’de, Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak, İran’a saldırdı. Sekiz yıl süren bu savaşta yüzbinlerce insan öldü. ABD, Saddam’ı desteklerken, İran büyük bir yıkım yaşadı. Sonraki yıllarda, İran’ın nükleer programı ve bölgedeki etkisi, ABD ile gerilimi daha da artırdı.

2015’te Obama yönetimi, İran ile bir nükleer anlaşma imzaladı. Ancak Trump döneminde ABD bu anlaşmadan çekildi ve yaptırımları geri getirdi. 2020’de ise ABD, İran’ın önemli generali Kasım Süleymani’yi öldürdü. İran, misilleme olarak Irak’taki Amerikan üslerine füze saldırısı düzenledi. Savaşın eşiğinden dönüldü, ancak bu süreçte bir yolcu uçağı yanlışlıkla düşürüldü ve 176 kişi hayatını kaybetti.

Bugün, ABD ve İran arasındaki gerilim hala devam ediyor. Gelecekte neler olacağını kimse tam olarak kestiremiyor. Ancak bu iki ülkenin tarihi, bize çatışmaların ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir